Kategori: Birsen Elveren

20. (21.) Asırda, Bir Aynadan…

(Gönülden Gönüle Yansıyanlar-2) “İçi ummân-ı vahdettir yüzü sahrâ-yı kesrettir” -Niyâzi Mısrî- Acı dolu bir çığlık attı insan! Uçsuz bucaksız kâinâtın bir köşesinde, bir kum tanesi kadar gezegende, küçücük bedeninden bir haykırış koptu. Ancak kendi kadardı… Küçücük bir haykırış! Yine de tüm evrende yankılandı sesi.   İnsan geldi.   Bir zamanlar Vahdet deryasında yüzer, ondan yudum …

Devamını oku

20. (21.) Asırda, Bir Aynadan…

(Gönülden Gönüle Yansıyanlar) Bazıları dünyaya baktığında her şeyin bir hikâyesi var der. Bazıları gördükleri hikâyeleri yeniden kurgular, kitaplara aktarır. Bazen de kitapların kendisi birer hikâye olur. Birazdan bahsedeceğim kitabın hikâyesi bende yıllardır devam ediyor. Hiç beklemediğim bir anda, yaşadığım bir olayda, okuduğum bir yazıda, duyduğum bir sözde… Daha önce pek bilmediğim, yâhut kulaktan dolma, yalan …

Devamını oku

İstanbul’un Bitmeyen Çilesi ve Bitmeyen Zaferinin Hiç Bitmeyecek Hikayesi

Onları  kasaplık koyunlar gibi ayır ve öldürme günü için onları hazırla YEREMYA BAB: 12 AYET: 3 Yer: Topkapı Sarayı bahçesi. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi başhekimi profesör, “Yaa azizim, olay gördüğün gibi epey karışık. Şu gayrimüslim iş adamı cinayetine de yepyeni bir boyut eklendi şimdi. Muhtemelen daha da bilmediğimiz nice meçhul cinayete… Burada açık …

Devamını oku

Adam Olacak Çocuk

Bir Kuantum Rüyası İlkokuldaymışım. Fen Bilgisi dersindeyiz. İçimde bir sıkıntı var. Öğretmen bana bir soru soruyor, bilemiyorum. Sonra arka arkaya başka sorular soruyor, hiçbirini bilemiyorum. Yanımda da adını bilmediğim bir kız oturuyor. Zilin çalması ile içimdeki sıkıntı dağılıyor. Kız da gülerek benimle dışarı çıkıyor. Bir çocuk geliyor yanımıza, şöyle diyor: “Hadi gelin, bizim mahalleye gidelim.” …

Devamını oku

Karşı Kıyıya Bakıp Beklerken V

Karşı Kıyıya Bakıp Beklerken V İftar sonrası balkondayız. “Burası Ramazanda bir başka güzel” dedi Güneş abla. Gülümseyerek başımı salladım. Söyleyecek bir şey yoktu, sessizce tasdik ettim. Yazdığım yazıdan da haberi yok. Biz her zaman balkonda oturup karşı sahile doğru bakarken aynı sohbeti yaparız. Karşımıza serilmiş güzelliği seyrederken benzer duygular içerisinde, şükürle “ne şahane manzara, Allahım …

Devamını oku

Karşı Kıyıya Bakıp Beklerken IV

Bugün karşı kıyıya özlemle bakıp iftarı beklerken gün boyu sabrettiğimizi düşündüm. Oruçluyken özlediğimiz iftar vaktini nasıl beklediğimizi… Bazen sessiz sedasız, bazen canhıraş bir öfkeyle, bazen sızlanarak tuttuğumuz oruçları… Ramazan bir sabır ayıydı. Ve sabır; tahammül gösterme, şikâyet etmeme, dayanma gücüydü. Senin yazından seçtiğim üçüncü kelime “sabır”dı Safiye Hanım. Kelimeyi aynen kullanmış mıydın? Hatırlamıyorum! Yazından bu …

Devamını oku

Karşı Kıyıya Bakıp Beklerken III

Ramazanda, özenle hazırlanmış iftar sofrasında bir günün açlığını gidermeyi özler insan. Şükrün yaşama arzusu vadeden sonsuz hazzını özler. Bir günün açlığı ve susuzluğu, iftar saatini özler. Bir ayı tamamlayınca on bir ay, ramazanı özler. Ramazanın üzerimize saldığı o bereketi, sarıp sarmalayan tevhidi özler. Gönül doygunluğunu özler. İnsan hep özler nedense… İnsan sadece bir zamanlar yaşadıklarını …

Devamını oku

Karşı Kıyıya Bakıp Beklerken II

Seninle konuşmaya devam ediyorum hayalimde. Şimdi yaşıyor olsaydın ne kolay olurdu sana ulaşmak. Komşuyuz ya şunun şurasında! Âh, nasıl da geç kalırız istediklerimize çoğu zaman! Erken zamanlarda ise habersizizdir hayatımızdaki kıymetlerden. Ne çok konuşacak, soracak şeyim olurdu sana Safiye Hanım. Hissedip dile getiremediklerimi sen bir bakışta anlardın eminim. Yazılarını okurken o kadar seninle dolu oluyor …

Devamını oku

Karşı Kıyıya Bakıp Beklerken

“Sahur Vakti” yazını yazdığın yerden senin baktığın tarafa bakıyorum. Çoğu zaman gözümü başka tarafa kaydırmadan baktığım tarihi yarım ada, aynı güzelliğiyle tam karşımda. Aynı güzellik diyorum ya! O güzellikte neler yok ki… Efsunlu karşı yakam benim… Heybetli tevazu nasıl bir şeydir? Geçmişteki ihtişamın rehberlik ettiği gelecek hayali? Topkapı Sarayı’nın bir kısmı ışıklandırılmış. Karanlıkta kalan kısım …

Devamını oku

Zihnin Tedâîleri

Anlam farklı görünse de bazen iki kelime aynı anda hatırıma gelir. Sanki telaffuz ettiğim kelimeyle birlikte içimden ikinci kelimeyi belli belirsiz fısıldarım. Ya da kelimeyle birlikte bir resim görürüm. Kelimeler ve kavramlar, zihnimde bazen bir kıyafete bürünür; anlık bir fotoğraf seçmiştir zihnim, bilemediğim bir zaman diliminde. Kelime ağzımdan çıkarken o kelimeye yakıştırdığı bir fotoğrafı bilinçdışım …

Devamını oku

Söyleşi

Her sabah biliyorsan akşamın ineceğini tekrar yeryüzüne Bunda bir iş var ey insanoğlu!   Her gün dünyanın sandığın kovalamaca senin de ezeldeki kaderindir.   Vazgeçmek mümkün değildir. …   Bir “kayıp”ın yokluğu hemen bilinir mi yürekte?   yoksa yitenler çoktan yazılmış kararlı ağıtlar mı idi kadere, unutulmuş dillerde…   Bir masal dokundu ve yürüdü kaf …

Devamını oku

Keyfiyetin İzinde -II-

Soru sorması/düşünmesi engellenmiş bir toplumun bireyleriyiz. Soru sorarsak ayıplanırız ve imanımız sorgulanır. Dahası kendimizden şüpheye götürecek taktikler geliştirmiş bir sistemin içine hapsedilmişiz. Yetmemiş; “Çok düşünmek, sorgulamak kafayı üşütmeye yol açar!” gibi bir tehdide mâruz kalmışız. Özgürlüğü elinden alınmış kafanın sorularından ne bekliyoruz? Çarpıtılmış zihinlerin suçluluk duygusuyla üretilmiş, kendilikten yoksun, yabancılaşmış hezeyanları… Hangi gerçeklikle hangi doğruyu …

Devamını oku

Babaannemin Ağaçları

“Eski bir hikâyeye göre Fatih Sultan Mehmed, Otağtepe’de İstanbul’un fethini planlarken toprağa iki tohum atar ve bu tohumlar bugün Otagtepe’nin girişinde bulunan iki selvi ağacını oluşturur. Bu selvilere uzaktan bakıldığında bir at ve üzerinde bir insan görüntüsü algılanıyormuş. Bu görüntünün Fatih Sultan Mehmed ve atını simgelediği söyleniyor.”   Otağtepe’den bakınca Güzelcehisar Kalesi’ni, Göksu Deresi’nin İstanbul …

Devamını oku

İçinde Güneş Saklı Çocuk

“Kendimi çekiveririm bir kenara bazen. Durup bakarım olana bitene bir an. Bir yabancı gibi, uzak bir seyirci gibi. Olanları başka zamanlardan, başka yaşamlardan görmeye çalışarak bakarım. Merakla bakarım. Anlamaya çalıştığımın ne olduğunu merak ederek bakarım. Anlamaya çalıştığıma hasret çekerek bakarım. Hasrete muhabbetin nasıl bir güzellik olduğunu fark etmeye çalışarak bakarım. Kusurlu fark edişime uğunarak bakarım. …

Devamını oku

Şehrin Hurâfeleri, Hurâfelerin İnsanları ve Hepsinin Ortak Oyunu

Size binlerce yıllık bir geçmişten ama bugün, çok eskiden tanıdığım küçük bir kızın muhayyilesinden sesleniyorum. Ben İstanbul’un, şehirden beslenip büyüyen efsanelerin ruhuyum. İnsanların bilinçaltından beslenir ve sonra onu tekrar oluştururum. Bir ortak bilinçaltı gelişir böylece. Anlatıldıkça değiştirilerek büyür, büyür; insanları sarıp sarmalar, bazen korkuyla ürpertir bazen umutla beslerim. Çok eskiden tanıdığım bu küçük kız, İstanbul …

Devamını oku

Sürüdeki Kurban(lar) Ve Bölüşülen Günah

 Adamın kulakları raylara döşenmişti sanki… Kulaklarını raylara döşemiş, beklemekle geçen onca yıl… Neyi bekliyordu? Uzaktaki tren yolunun getirip götüreceği öyle çok şey var ki… Duymak istediği, durdurduğu hayatının sesi belki de. Nerede durduğuna dair hikâye, ulaşamayacağı bir yerlerde kalmış. Tren sesi gibi hızla gelip gittikçe beyninde uğultusunu hissediyor yalnızca. Artık her şeyi tren sesine göre …

Devamını oku

Keyfiyetin İzinde -1-

Mevlânâsız Şems, Taptuk Emresiz Yunus düşünülebilir mi? Zahirde birbirini seçmek nedir? Kim kimi beğenip de seçiyor?  Kendinde olmayanı seçmek, onunla ünsiyet; ne kadar mümkün?   “Olanlar” gösteriyor ki “kişi” olma yolundaki herkes kendi kemâlini arıyor/görüyor? Her şeyde kendinden bir parça gördüğü gerçeği, bütüne tâlip insanı  tatmin edemiyor hattâ insan o parçaların her birinde yeniden bölünme …

Devamını oku

Tanrı Kara İmiş!

“Kendimi affettim.” diyordu, Safiye Erol. “Kendimle birlikte bana kötülüğü dokunmuş herkesi affettim ve kendimle birlikte onların da öldüğünü fark ettim.” Burada söylediği, her şeyin yok hükmünde olduğunu anlamış olması değil mi? Her şeyin, nefsin oyunlarından ibaret olduğunu anlamış olması değil mi? Gerçekten gönül dediğimiz şey “Gönül” olsa idi kırılır mıydı efendim? Elbette “kabağın sahibi” bizden …

Devamını oku

Görerek Duyulan Zamanlar da Vardır.

                      Görerek duyulan zamanlar da vardır… Kelimeler… Her biri muhatabın farklı anlamlarla anlayabileceği sesler… Hakikati ve yalanı örten/yırtan sesler… Kelimeler karşısındakinin kelimelerine, kan ter içinde yetişme telaşında. Konuşmak bazen nafile gayret; dinleyen, kendinden habersiz kendindekini duyuyor nasılsa. Kendindekine uyanmışların sohbeti muhabbet. İşte canların buluştuğu o …

Devamını oku

Kendindeki Cehennem

En büyük cehennem, gaflet cehennemi;uyanık olmayı sadece başkalarının vereceği zarardan korunmakla eşdeğer tutmak veya aferinlere bağımlılık. Etrafa bakmaktan kendini göremeyen insanın gafleti. Gayrıya teyakkuz(!), beklentilerin esaretindeki ömür, dışarı uğramış gözler…”Bir elinin verdiğini diğeri görmesin”deki incelik, sadece yaptığın iyiliği göstermemek değil; unutmak demek, öylesine, sıradan, kaydetmeden, O’ndakini O’na vermek demek. “Ben” sandığımızı hakiki varlığımızın yerine öyle …

Devamını oku