Keyfiyetin İzinde -II-

Birsen ElverenSoru sorması/düşünmesi engellenmiş bir toplumun bireyleriyiz.

Soru sorarsak ayıplanırız ve imanımız sorgulanır.

Dahası kendimizden şüpheye götürecek taktikler geliştirmiş bir sistemin içine hapsedilmişiz.

Yetmemiş; “Çok düşünmek, sorgulamak kafayı üşütmeye yol açar!” gibi bir tehdide mâruz kalmışız.

Özgürlüğü elinden alınmış kafanın sorularından ne bekliyoruz?

Çarpıtılmış zihinlerin suçluluk duygusuyla üretilmiş, kendilikten yoksun, yabancılaşmış hezeyanları…

Hangi gerçeklikle hangi doğruyu bulacak insan?

Kendiliğinden sorulara hangi sağlam zihinle cevap arayacak?

Örtülen hakikatin, kendinde mevcut olduğuna kaç cesur insan uyanacak?

Var olmak hakkını var edebilmenin ancak marjinalleşip cemaatten kovulmayı göze almak olacağını, kendini içinde bulunduğu toplulukla anlamlandırabilen kaç kişi başaracak?

Özgürleşmekten kaçınmak veya yalnızlığı göze almak…

Yalnız kaldığında hangi donanımla Hakk’ı ve batılı ayıracak?

İnsan, cevaplayamayacağı sorulardan/kendinden kaçıyor; aynada yansıyan suçluya bakmaktan korkuyor.

Bu yolculuktan geçmiş, kendi doğrusunu bulmuş ve bunu samimiyetle yansıtan kişiler görmek istiyor.

Kendi hakikatini ona yansıtacak, hakiki yol arkadaşları görmek istiyor.

“Bu herkesin kendi yolculuğu, herkesin kendi tecrübesi. Lâkin menzil tek ama yol kalabalık, aslında hepimiz biriz, sadece iz bırakıyoruz.” diyecek örnekler arıyor.

İnsan her halükarda yalnız, yalnızken kendi oluşturduğu çarpıklıklardan doğru izlere bakarak, onlardan hikmet devşirerek geçebilene ne mutlu!

Var olma hakkı ancak “bir”likte ama tek başına mümkün galiba.

Ayna “iz”lerin ışığıyla aydınlanıyor.

Bir cevap yazın

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.