Fıtnat Hanım…
18. yüzyılda yaşamış ve dîvân edebiyatı şâirleri içerisinde adını zikrettirmeyi başarmış bir inşâ ustası… Hanım şâirler içerisinde en mâhiri olması şüphesiz ki tesadüfî değil. Onu anlamak için dîvânına nazar kılmak kâfi belki de… Bu sebeple meşhur şâiremizin bir beytini izaha yeltenmenin yerinde olacağı kanaatindeyiz.
“Tevekkül bâd-bânın kıl küşâde fülk-i ihlâsa
Eser bahr-ı emelde bir muvâfık rûzigâr elbet”
(İhlas gemisinde tevekkül yelkenini aç, sen emel denizindeyken elbette bu gemiyi yürütecek bir rüzgâr esecektir.)
Fıtnat Hanım’ın değindiği bu emel denizi dünya hayatımızla müşterek bir anlam içeriyor. Ancak emel denizinde yol almanın mümkün bir tasvirini “ihlâs gemisi” ile ifade edebiliriz. Zira tüm yapıp etmelerimiz ihlâslı ve riyâkârane bir tutumda olmadığı sürece bir anlam taşıyor. Peki etrafımızda dönen usûlsüz, yanlış ve liyakat esassız bir sürü husus varken insan müstakim tavrını ne derece sürdürebilecek? Hangi âmil, kişiyi bu geminin güzergâhına sadık kıldıracak? Tamda bu esnâda yine Fıtnat Hanım’ın cevabı imdadımıza yetişiyor. Bu geminin yol alması da güzergâhı da tevekkül yelkeninin elinde. Dünyanın bir imtihan mahfili olduğunu bilenler için tüm yeisler yerini umuda terk ediyor. Tevekkülle kendine güvenini tazeleyen insan güzergâhından şüphe duymayı bırakıp gönül feneriyle gece dahi gemisini yürütebilme imkanına sahip oluyor. Ümit ettiği tüm güzelliklerin bir bir gerçekleşeceğini bu tevekkül sayesinde kalbinde duyabiliyor.
Tevekkül yelkenini şişirecek tek kuvvetin O olduğundan asla şüphe etmeyen insan, yoluna çıkan tüm hâilelere, mânilere rağmen yol alabiliyor. Çünkü biliyor ki, tüm davranışlarımızın cevheri, ihlâsla hareket etmek ve kimseyi aldatmamak. Esas hakikat yolcusu, aldatılsa da aldanılmanın acısını kalbinde duyup, başkalarına bu acının tecrübesiyle yaklaşıp riyâyı meneden kişidir. Hakiki hakikat yolcularının gazası belki de tüm cihatların en yücesi. Bu cenge Fıtnat Hanım’ın vesilesi ile tüm hakşinaslar davetli…
Oca 09 2020