Türk Aklında Anlayış Ögeleri

Kültür, bilgi ve deneyimin duyuş süzgecinden geçmesiyle oluşan bir yapı. Kültür unsurlarının bir araya gelerek ahenkli bir bütünlüğe kavuşmasına ise medeniyet diyoruz. Kültüre ait birikimin medeniyet olarak görülebilmesi için önemli yapıların teşekkül etmesi gerekir. Bu yapıların başında hiç şüphesiz varlık hakkında özgün bir fikrin oluşması gelir.  Ancak bir fikre sahip olmak da her zaman bir medeniyet inşası sonucunu doğurmaz. Ortaya çıkan fikir, maiyetindeki diğer kültür alanları ile sürdürülebilir ve güncellenebilir bir güzergâhta seyretmelidir. Bu da ancak kültür şubelerinin yararlılığının devamına ve düşüncenin tutarlı seyrine bağlıdır. Kültür unsurları, medeniyetin ana fikrinin gelişip serpilesini sağlar. Zaten sözü edilen yüksek fikir, kültürün kaynaklandığı özdür. Fikir aynı zamanda kültür şubelerinin kutulgusudur.*

Medeniyetin diğer göstergesi ise şüphesiz karakterine uygun bir dil kurgusu ve içeriğine sahip olmasıdır. Kendine has yüksek bir dil dünyası yaratamayan kültürler medeniyet inşasında yetersiz kalırlar.

Buraya kadar kuramsal yapının nasıl teşekkül ettiğine dair kısa bir fikir yürüttük. Fakat herhangi bir düşünce hayat bulurken iki temel kurguya ihtiyaç duyar. Daha doğrusu bunlar olmadan hayat bulamaz. Bunların başında hayata tutunacağı araçlar gelir. Diğeri ise bu araçları kullanacak güç ve bilgidir.

Uçsuz bucaksız bozkırda yaratılan Türk medeniyeti, at yönetiminin deneyimiyle savunma ve siyaset kültürünü geliştirmiştir. Demiri endüstriyel olarak kullanma becerisini göstermesiyse temel metalürji bilgisine işaret eder. Ancak aracın kullanılması ve hammaddenin işlenmesi de nitelikli insan kaynağı ile mümkündür. Töre medeniyeti bozkıra hükmederken hem fikrini hem de coğrafyanın maddi imkânlarını değerlendirecek nitelikli insan karakterleri yaratabilmiştir. Ne demek istiyoruz; Töre, ayaklarını hangi nitelikli insan unsuru ile yere basmıştır?

Töre’nin tek Tanrılı türeyiş fikri birlikçi bir inanç olarak gelişmiş ve adalet merkezli bir dünya görüşüne kavuşmuştur. Dr. Sait Başer’e göre ihlaslı düşünce ve müspet ahlaki tutum bu inancın gereğidir ve bu düzenli yapı akılla bütünlüğünü muhafaza edebilecektir. Elimizdeki belgelere göre bu fikir bir teori değil, kendini kanıtlamıştır ve en az iki bin beş yüz yıllık bir geçmişe sahiptir.

Töre’nin Türk’ü, fikriyatını nazari düzlemden çıkartıp hayata katarken bey ve bilge kültürünü geliştirerek ayaklarını yere basar. Kültürümüz idari sorumluluk üstlenen her düzeyden yöneticiyi bey olarak adlandırıyor. Kamuya hizmetle mükellef olan bilgili bey kişiliğinin, bu sorumluluğu yerine getirebilmesi için nitelikli bilgi ile donanmış olduğu varsayılıyor. Türk medeniyeti “Bey’liği” aşama aşama toplum sathına mal ederken esasen her seviyenin kendi hukukuna uygun bilgelik ahlâkını da hedefler. Bu bağlamda Töre, bir bilge medeniyeti olarak karşımıza çıkar. Töre’de bey ve bilge asil kişilik modelleridir. Birlikçi vasfıyla mâruf toplumsal yönelişimizde bilgelik ülküsü, her fert için adeta bir yolculuk rehberidir.

Kutadgu Bilig’de bilgi, anlayış ve akıl çeşitli merhalelerde karşımıza çıkar. Somut bilgiden hikmetli bilgiye uzanan süreçler, zamanına göre çok zengin bir kavramsal çeşitlilikle açıklanır. Bu çerçevede aklın bilgi toplarken ortaya çıkan anlayış durumlarını Töre’nin kitabı Kutadgu Bilig ışığında ele almaya çalışacağız.

Tetik (Zekâ)

Türk aklı bilgiyi bir ve bütün olarak görür. Eşrefoğlu Rumi’nin dizelerinde bilgi anlayışının kaynağı olan temel fikir enfes bir Türkçeyle dikkat çeker:

“Ben bu birlik dediğim yokluktur anlarsan sözüm                                                                                                   
 İkilik bu varlığın komaz varasın aslın

Sen bu yokluktan kaçarsın bir işit yokluk nedir                                                                                
Bir mücella ayinedir Dost yüzün görmekliğe

Akıl bilginin müşahhas ve metafizik yönlerini anlayış ve kavrayış nitelikleri açısından çözümlemeye bağlı tutar. Aklın bilgi üretmesi parçalı yapının görece ayrılıklarını gözlemlemesine bağlıdır. Ayrılık (fark) zekânın mümkünü olarak bir değerdir. Kut Bilgisi’nde zekâ tetik sözüyle karşılık bulur. Tetik sözünü bugün çevik, çabuk davranan, dikkatli ve hızlı olanlar için kullanıyoruz. Dîvânü Lügâti’t-Türk’te tetik sözü; zeki, gözü açık, kurnaz anlamında geçerken “oğlan tetildi” örneği “çocuk akıllandı” anlamıyla izah edilir. Kaşgarlı’da Tetinmek; yüzleşmek, doğrudan bakabilmek, direnmek. Tetrülmek; yön değiştirmek, nesnenin kendi etrafında dönüp tersine çevrilmesi. Tetmek; karşı koymak, yan yan bakmak, bakışlarını sabitleyememek. Tetürmek; sözün başka şekilde söylenmesi, yani sürçülisan olarak açıklanmış. Bugün ateşli silahlar ve ateşleme yöntemiyle çalışan diğer araçları harekete geçiren mekanizmaya tetik diyoruz. Sözlük bilgileri ışığında tetik sözünün, aklın müşahhas farkları bağlayan ilk eyleminin adı olarak belirginlik kazandığını görüyoruz.

Kutadgu Bilig’de köñli tetig; uyanık kalpli, beg tetig; zeki bey, biliglig tetig; bilgili zeki, deyimleri sıkça geçer. bilge tetig; zeki bilge tanımı ise on ayrı yerde bilgeliğin önemli özelliklerinden biri olarak dikkat çeker.

“negü tér eşitgil biliglig tetig                                                                                                                        
biliglig tetig bilgi ilke itig”
Bilgili ve zeki insan ne der, dinle; bilgili ve zeki insanın bilgisi memleket için bir zînettir.

Zinet kelimesiyle aktarılan itig sözü aynı zamanda huy ve tıynet anlamına gelmektedir. Hâcib, zekâsını bilgelik yolunda kullananların, çevresini yüksek karakteri ile süsleyen örnek kişilik olarak görür. Türkçede bilgi sözü esasen ve tam olarak hikmet mânâsına gelmektedir. Bilgi sözü bugün anlam daralmasına uğrayarak nesnel gerçeklik sınırlarına mahkûm edildi. Dolayısıyla kastedileni vurgulamak için çoğu zaman hikmetli bilgi deyişine başvurmak zorunda kalıyoruz. Oysa Türk aklı bilgiyi varlık-yokluk birliği üzerinden anlamlandırır. Bugünkü yoğunluk kelimesiyle aynı kökten gelen yokluk, varlığın özel bir durumuna işaret eder. Görünür varlık alanında farklardan yaratılan bilgi, her yeni bilgi ile varlığın yoğun formunun keşfine doğru ilerler. Bilge maddi gerçeklikten oluşan bilgiyi hikmet süzgecinden geçirir. Bilgelik ufku böylelikle yokluk alanındaki yoğunluğu açarak pürüzsüz görüş mesafesine ulaşır. Böylelikle Türkçe bilge sözü nitelikli bir kavrama dönüşür. Bu yönüyle bilgede aydın, hakîm, âlim ve ârif anlamlarını da kuşatan üst bir kavramsal çatı oluşur. Buna göre Türk bilgi kuramının başlığını bilginin bilgisi veya hikmet bilgisi tanımlamasıyla daha anlaşılır bir düzleme oturtabiliriz.
Sonuç olarak Töre anlayışına göre Tetig her akıl düzeyinde her geçen gün gelişen dinamik bir araçtır. Kut Bilgisi, zekâyı bilgelik yolunda kullanmayı önerir.

Sak (Hesap Dikkat Tedbir ve Gözlem)

Sak sözü, duyu organlarından gelen maddi verilere odaklanır. Giz ve sır anlamlarını da içerir. Çünkü nesnel bilgi, ilk bakışta görünmeyen olası olumsuz unsurları da beraberinde taşımaktadır. Bu durum bir olgu ya da düşünce açısından da böyledir. Vakıalar ve fikirler de içlerinde birtakım aldatıcı ögeleri taşıyor olabilir. İllüzyon ve yanılsama sözlerinin eski Türkçedeki en yakın karşılığı sakı kelimesidir. Bu nedenle sakınmak sözü “güvenli bir mesafede gözlem altında tutmak” anlamına gelir.

Anlayış ve kavrayış, sadece zekâ ile izah edilemez düzeye ulaştığında Türk aklı kişiyi sakınık (titizlik) düşünceye sevk eder. Saklık bu merhalede, düşünen akıl için bir üst zekâ formunun ifadesidir. Sak– kök sözü uyanık ve aklı başında olma durumuna gelen birçok kavrama kaynaklık eder. Bunlardan bazıları sakın; düşünce, kaygı, üzüntü, sakış; sayma hesap etme, sakış küni; hesap günü, kıyamet, sakışçı; muhasebeci, sakı; gözetmek, saklan-; korkmak, saklanmak; gizlenmek, saklamak; muhafaza etmek, saknuk; muttaki, saklık; uyanıklık, sakınmak; tedbirli, sakındırmak; uzak tutarak korumaktır. Bu aşamada düşünen akıl, zekâ ile elde ettiği verileri titizlikle hatırlayan bir arşive ve yeni bilgiler karşısında özel tedbirler geliştiren bir seviyeye gelmiştir. Nesnel gerçekliğin doğası gereği oluşacak yanılsamaları fark edebilecek donanımdadır. Ayrıca parçalı yapıdaki izafiyetin kavranması, yepyeni duyuşları da beraberinde getirir. Akıl bu merhalede bilgideki hazzı duymaya başlamıştır. Bakmaktan görmeye geçiş evresindedir ve artık kendi zevkini keşfetmeye başlar. Burada gelişmeye başlayan yüksek duyuş, düşünceyi ince bir zevkle süzme eğilimine girer. Akıl sakladığı tarihi deneyimler ışığında içgüdülerin olumsuz etkilerine karşı sakınmayı öğrenmiştir. Varlıktan yokluğa, maziden atiye doğru yeni bağlantılar kurarken nesneyi bir bütün olarak anlama eğilimine girer.

Bilgiyle tetiklenen akıl cevherinde sak’lı özellikleri keşfederek kendi bilgisini üreten özgünlüğe, yani anlayışlı kişiliğe kavuşur. Kut Bilgisi’ne göre anlayışlı kişi “usûl, adap ve erkân bilir. Önüne konan yemeği, verilen emek hatırını gözeterek zevkle yer. Ama aşırı yemekten uzak durur. Gönül kırmaktan kaçınır. Kaba söz ve malayaniden hoşlanmaz. Konuşurken ahenkli ve anlamlı cümleler kurar. Cemiyet hayatında küçükleri ve büyükleri gözetir.” Bu ve benzeri özelliklerin gelişmesiyle kişi hayatın diğer alanlarında süzülmüş bir zevke, seçkin bir beğeniye ulaşır. Anlayışlı kişinin en belirgin özelliklerinden biri de ölçülü davranma yeteneğidir.

“teñinde keçürme kamuğ işni sen                                                                  
teñinde keçürse yana kaçğa san”
Hiçbir işte ölçüyü kaçırma, ölçüyü aşan iş çığırından çıkar.

“kamuğ işke yañzağ teñi ol yañı                               
kamuğ neñ teñi birle boldı esen”
Her şeyin bir itidali, usûlü ve âdabı vardır; her şey itidal ile selâmete kavuşur.

Oduğ (Uyanık)

Anlayışlı kişinin bir diğer özelliği ise uyanık olmasıdır. Kutadgu Bilig’de bu özellik ukuşluğ oduğ sözleriyle anlatılır:

“ayâ kul boluğlı ukuşluğ oduğ                                                                                                          
usal bolma saklan tokığay yoduğ”
Ey kul olan akıllı ve uyanık insan, ihmalkâr olma; dikkatli ol, başkasının yüzünden sana zarar gelmesin.

Kutlanma Bilgisi’nde oduğluk bilgelik vasıflarından biri olarak görülür. Eserde bu özellik bilge oduğ, uyanık bilge şeklinde geçer.

Türkçede od– (ateş) kökünden türetilen oduğ sözü düşünce düzeyinde uyanıklık anlamına gelmektedir. Uyanıklık od köküne dayanırken gaflet us (ilk akıl) kökünden türeyen usal sözüyle karşılık bulur. Oduğluk aklın anlayış niteliğinin bir üst aşamasıdır. Kişi artık bilgide seçicilik kıvamına gelmiştir. Kendi bilgisiyle öğrenmeyi bilir. Dr. Sait Başer bu durumu, araba farlarını örnek göstererek, ışığını kendi üretip kendi ışığında yol almak şeklinde izah eder. Uyanıklık iki yönlü bir özelliğe sahiptir: Tedbirli olmak yönündeki uyanıklık için yeni bir kelime üreterek sak-uyanık deme cüretini gösterelim. Sakuyanık her türden olumsuzluğa karşı ihtiyatlı ve teyakkuz halinde kalma durumudur. Diğer yönü ise söylenen sözü ayrıntılarıyla hemen anlayabilme ve gelişmelerin seyrini tereddütsüz kavrayabilme yeteneğidir. Hâcib bu kişilik için ukgan tabirini kullanır. Bilgi kullanımındaki pratik maharet elçiler ve istihbaratçılarda da aranan bir özelliktir. Bunun için aklın tetik halinin her an uyanık olması gerekmektedir. Bu iki özellik sonucu kişi anlayışını uyanık kalarak geliştirebilme yeteneğine ulaşır.

“oduğluk bu saklıknı ögdi eren
osallık bile öldi er miñ tümen”
Uyanıklık ve ihtiyatı çok kimseler öğmüştür, ihmâl yüzünden yüz binlerce insan ölmüştür.

“osal bolma saklan kamuğ işte sen
bu saklık bile iki ajun tilen”
Gâfıl olma, her işte ihtiyatlı ol; her iki dünyayı bir tedbir ile dile.

Ok (Doğru Anlama)

“kitâb atı urdum kutadğu bilig
kutadsu okığlıka tutsu elig”
Kitabın adını Kutadgu Bilig koydum, okuyana kutlu olsun ve ona yol göstersin

Hâcib bu satırlarda okumaktan kastının, kut içeriğinde saklı olduğunu dile getirir. Sembollerin çözümlenmesiyle ulaşılan anlamdır. Türkçede okumak birtakım işaretleri seslendirmekten ibaret değildir. Bugün tahsil kelimesi ile okumak sözünü eş anlamlı kullanıyoruz. Tahsil; bir ürün veya gelir elde etme, mahsul alma, eğitim alma anlamlarına geliyor. Tahsiliniz nedir, sorusunu “Elde ettiğiniz bilgilerle ortaya çıkan şeyin adı nedir?” şeklinde anlayabiliriz. Nitekim mahsul, istihsal, hasıl, hasılat ve benzeri sözlerle üretim süreçlerini tanımlamaya çalışıyoruz. Son dönem Türkçesinde eğitim süreci için tahsil kelimesinin yanında okuma– sözünü kullanmamız, Hâcib’in yüklediği anlamla örtüşmektedir. Akıl her türden sembolik kurguyu okuma eylemi ile çözümlenmeye çalışır. Örneğin tabiatı okumak, kitabı okumak, film okuması gibi türlü türlü okuma var. Ok anlama kökünden türeyen iki kelime, okumanın düşünce sathındaki yeri açısından dikkat çekicidir. Okuntu sözü davet, çağrı anlamına geliyor. Günümüzde benzer kelimesiyle sembolleştirdiğimiz anlam, Kutadgu Bilig Türkçesinde okşağı biçiminde geçer. Bugün Okşama– sözünü “elini bir şeyin üzerinde hafifçe gezdirmek, benzemek, andırmak” manalarında kullanıyoruz. Renk, biçim ve koku gibi unsurlarda gördüğümüz yakınlıkları ve benzerlikleri ifade için “okşar” sözü hâlâ kullanılmaktadır. Demek ki ok– kökünden türeyen okşak sözünün asıl anlamı yakınsamak ve benzeyen olarak anlaşılmalıdır. O halde sembolik yapıların çözümlenmesi anlamında gelen okuma eylemi, o sembolü bizde karşılığı olan en yakın anlama benzetme çabasıdır. Anlam, esasen doğmayı bekleyen bir çekirdek olarak “özne”de bulunmaktadır. İşaret ya da semboller, kendilerini çağıran bir özne olmadan ortaya çıkmazlar. Doğru anlam arayışını okuma bağlamında düşündüğümüzde ok– kökünün; dosdoğru, ne istediğini bilen, samimiyetle yaklaşan anlamını kendiliğinden içerdiğini anlıyoruz.

Ok- kökü düşünce uğraşında olanlar için doğru anlamanın temel yöntemlerine işaret eder. Ok, okşak, okuntu ve okumak sözleri adeta bir denklemin elemanları olarak görülebilir. Okuma sözüyle, sembollere dosdoğru ve iyi niyetle yaklaşarak doğru anlamı çağırma gayretini anlıyoruz.

Sevgili Yunus, çokça anmanın gerçekten okuma olmadığına işaret ederken, ezberin kuru emek olduğunu dile getirir. “Kendini bilmek” kastına bağlanan ok-uma sözünün aynı zamanda ihlas manasına da geldiğini görüyoruz.

“İlim ‘ilim bilmekdür ‘ilim kendin bilmekdür
Sen kendüni bilmezsin yâ niçe okumakdur

Okumakdan ma’nî ne kişi Hakk’ı bilmekdür
Çün okudun bilmezsin hâ bir kurı emekdür”
 

Ukuş (Anlayış)         

Günümüz Türkçesindeki anlayış kelimesinin karşılığı olan Ukuş sözü Kutadgu Bilig’de ukuşluğ, ukuşka, ukuşsuz, ukuşı, ukuşluğka, ukulgay ve farklı diğer eklerle yaklaşık 350 ayrı yerde geçer. Dönemin Türkçesinde aklın anlayış düzeylerini vurgulayan kavram çeşitliliği olağanüstü bir içeriğe sahiptir.

“ukuşluğ kişiler at edgü kolur                                                   
biliglig kişiler ınançlığ bolur”
Anlayışlı insanlar iyi ad isterler; bilgili insanlar güvenilir olurlar.

“ukuşluğ kişidin kişilik kelür                                                                                                                          
biliglig kişiler kişisi bolur”
Anlayışlı kişiden insanlık gelir, bilgili kimse insanların insanı olur.

Kut Bilgisi’nde anlayış ve bilgi, insana kişilik özelliği kazandıran önemli ölçütlerdir. Töre fikrinde insanlık Yalñuk-tan (ham insan) kişiliğe yani kâmil insana doğru ilerleyen güvenli bir seyir takip etmelidir. İlginçtir; yalan sözünün eski hali Dîvânü Lügâti’t-Türk’te yalgan olarak geçerken yalgu sözünün karşısında ahmak, beyinsiz adam açıklamasını görürüz. Daha ilginci ise Karahanlı Türkçesinde yalganlan– sözüyle karşımıza çıkar ki imandan döndürülmek anlamına gelir. Eski Uygur Türkçesinde yalganmak; aldanmak, yalgandurmak; iğfal etmek, aldatmak, yalgmak; bir şeyin gerçekleşmesini engellemek, yalang; çıplak, yalın mânâsındadır.

Türkçe gibi derin felsefi içerikle yüklü bir lisanda ses benzerlikleri aynı zamanda çok incelikli anlam yakınlıklarıyla karşımıza çıkar. Burada işlenmemiş olgunlaşmamış insanla ahmaklık, yalancılık, düşüncesizlik ve tehlikelere karşı korunaksızlık arasında çarpıcı bir ilişki kurulduğunu görüyoruz.

Türk aklı kişiliği cihanşumûl insanlık modeli olarak öne sürer. Töre’de ideal kişilik; akıl, bilgi ve anlayışla biçimlenirken kılığından (ahlakından) dış görünüşüne kadar faziletli ve zevkli bir seviyeyi ifade eder. Bu nedenle yalñuk aklı bile en az us’lu olmalıdır. Çocuklardan uslu olmasını bekleyen geleneğimiz, onlarda da asgari düzeyde bir aklı öngörmektedir. Her şeye rağmen kişilik tanımı gereği bilgelik güzergâhında seyretmelidir.

Ukuşlug kişi bugünkü anlamıyla entelektüel/aydın kişi tanımlamasının Türkçe karşılığı olarak görülebilir. Türkçede yürüyen düşünce sistematiğine göre bu aşamada akıl; saktetik, sakuyanık özellikleriyle donanmıştır. Her yeni bilgi görece artan sanal farkları ahenkli bir bütünlüğe kavuşturur. Kişi maddi bilgiler arasında anlamlı ilişkiler kurarak öke düzeyini hedefler. Dolayısıyla bilgelik vasıflarına doğru ilerler.

Türkçe üzerinden kısaca çözmeye çalıştığımız zekâ ve anlayış durumları oldukça zengin bir muhteva ile karşımıza çıktı. Akıl, zekâ ve anlayış kuşkusuz çok daha büyük bir araştırma konusu. Ancak görüyoruz ki Türk aklı kendine özgü bilgi kuramıyla kişiyi adeta modüler bir yapı gibi inşa etmektedir.

“ukuşka-turur bu ağırlık itig
ukuşsuz kişi bir awuçça tetig”

Bütün bu hürmet ve itibar akıl içindir, anlayışsız adam bir avuç kuru zekadır.

 

*kutulgu; sığınak

Bir cevap yazın

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.