Münkesir

Kibir senin gözlerini şaşılaştırmış, kör etmeden bir çare düşün. Önünde çırpına çırpına can veren bir gönül var, ölsün de tek gözümün önünde ölmesin, diyorsun; deme. Can vermek müfrit bir şey midir ki? Gördüğüm her ölüyü ciddi gördüm, vakur gördüm ben. Güzel güzel, tatlı tatlı aksini seyretmenin zevkine kapılarak yaklaştın, yaklaştın, yaklaştın; güzelliğini nefesinle kaybettin de bin parçaya kırdın gönül aynasını. A benim hakikatli hünkarım, bunda aynanın suçu ne? Aynada sır olmana içim el vermez; harflerin, sözlerin arasına saklarım seni. Kelimeler uydururum da uydururum. Sen gelince harfler, sözler dağılır; göğe çıkar, sır olur. Ne mana kalır ne muhatap ne fark ne izan. Senin yüz çevirdiğin aynanın yüzüne bakan kalmaz. Ararım, ararım, ararım; ben de bilemem ne aradığımı. Ama bu gam beni senden ayırıyor. Bu gam beni sana ulaştırmıyor. Öyle bile olsa ben bu gamı nerden buldum? Avuçlarıma tutuşturarak; aman sakın kaybetme, diye sıkı sıkı tembih etmedin mi? Öyleyse ben de o gama sarılıp uğunukalırım. Sen de gecenin zifiri karanlığına, ıssızlığına, sessizliğine tahammül edemiyorsan çağırma o ay edalı güzeli. Bir ferahfezâ iklimine hapsettin de beni; vuslatla, hasretle alışverişim kalmadı. Benim gönlüm av olmak, kurban olmak istiyor. Ona bir şeyler ver; çırpınmayı bıraksın, teslim olsun. Bana o ilhamı ver. Bana o ilhamı ver. Senin sesin, senin sözün olayım, bana o ilhamı ver. Bende yok, deme; bana o ilhamı ver. Sen beni ne zaman ayık gördün ki şimdi sarhoşluğumu beğenmiyorsun? Başıma sabırdan bir de bekçi diktin. Hem tahammül mülkünde tövbe kapıları arkasında tutuyorsun. Aman bir imdat, bir ihsan, bir himmet! Ah ki sen kibir sultanı olmuşsun, ben aşkın kuluyum. Sâkînin yüzünü gördüğüm yerde iman ettim, mekân tuttum. Sâkî sarhoşlara hizmet eder, ben sâkînin bendesiyim. Sâkînin yüzünü göreli karıştırır oldum dildâr ile dîdârı. Onun aferinine, aminine heves ettim; ne varsa kaldırıp attım umurumdan. Ben istiyorum ki yalnız o sâkî ile bilişeyim, söyleşeyim. İnsanlar güce tapar, ben onun vehmine dahi meftûnum. O aydan aydın, günden güzel sâkînin kaygısı güçlendi, ben zayıfladım. Onun sarhoşluğundan bir an ayılacak gibi olsam eflâkin direkleri sarsılır, kendimi kaybederim. Gönlüm onun hatırından bir an gafil olacak olsa kıyamet, vaktini beklemekten usanır. Sen öldüğünden emin misin, yığdığım toprakların altında?

Bir cevap yazın

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.