Yıllar önce bir dost meclisinde kardeşlerimizden birisi şöyle söylemişti; “Kadının olmadığı yer medeniyetten yoksundur.” İlerleyen yıllarda sözün doğruluğuna kanaat getirdim. Çünkü kadın doğası gereği bulunduğu ortama yumuşak dokunuşları ile düzen getirir. İnsanın maddi manevi tüm ihtiyaçlarını bilir, eldeki imkanlar ile en muazzamı ortaya çıkarır, sezgi gücünün yüksekliği sayesinde en doğru ve en insani yolu yordamı keşfeder. Bir yanı ile çok naif, zarif, inceyken diğer yanı ile hiçbir erkekte olamayacak kadar cesur olabilen kadının üstesinden gelemeyeceği bir şey yoktur.
Hayatın her alanında var olan kadın iş dünyasının da vazgeçilmezidir. Bütün meslek gruplarında karşılaştığımız kadının yapamayacağı bir meslek yok sanırım, en azından ben bulamadım. Bazen çok şık ofislerde bazen kirli paslı tulumu içinde, duyduğumuz şahit olduğumuz bir çok başarı hikayesi ile… Anadolu coğrafyası için şaşırtıcı bir durum değil tabii ki bu. Geçmişe doğru baktığımızda da kadın her daim her alanda var ve bu öyle bir var olmak ki kadın o an neyi gerektiriyorsa ona göre duruş geliştiriyor. Kah tezgahta kilim dokurken kah atının üstünde cenk ederken. Sınırlanmamış ve sınırlamamış…
Erkek kadınla kadın erkek ile yanyana hayata değer katmış, sen ben demeden biz olabilmiş. Bu toprağın kadını ben zayıfım gücüm yetmez, düşünemem aklım ermez gibi ifadelere sığınıp kolayı seçmemiş. Kendine varlığındaki cevhere inanmış azim ile işlemiş onu kimi zaman yapabildikleri hayalinin bile ötesine geçmiş. Birçok kimliği beraber taşımış; evlat olmuş, kardeş olmuş, eş olmuş, ana olmuş beraberinde iş hayatının da çalışanı olmuş ve olacak.
Oca 09 2020