Zibunnisa Begüm (1638 – 1702)*

Ömer Özercan

“Divan-ı Mahfî” adlı eserin yazarı Türk prensesi. Zibunnisa Hindistan’da hükûmranlık eden Temürlüler sülâlesinin mümtaz bir simasıdır. Bunun ilim, edebiyat, tasavvuf sahasında geçirdiği hayatî aşkları ve siyasî hâdiseleri büyük romanlara ve sinema senaryolarına mevzuu teşkil edecek mahiyettedir. O Bâbürlülerin son büyük imparatoru Evrengzib’in (Alemgir) kızıdır.

1

Yedi yaşında Kur’an’ı hıfzetti. Babası ona Miyabay(1) isminde bir bilgin Özbek kadınını 1640’da muallime tayin etti. Bu kadın ona Farsça, Arapça, astronomi, riyaziyat öğretti(2). Daha 14 yaşında iken kendi anlayışını belirterek Kur’an’a bir tefsir yazmaya başladı(3). Büyük babası Bâbür’ün kızı Gülbeden gibi Zibunnisa da bir şair idi. En çok Ekber Miraz’nın nüfuzu altında kalmış, yani dinî sahada müsamaha yolunu tutup İslam ve Hint dinî telkinlerini yaklaştırmak fikrini ileri sürmüştür. Bu yolla Hintlilerin İslamiyeti daha çabuk kabul edeceklerine inanıyor, bu düşünceleriyle amcası Prens Daraşukuh ile aynı fikirde bulunuyordu. Kur’an’dan başka kütüb-ü mukaddeseyi, Hint filozofu Brahmanatra’nın, Muhiddin İbn Arabi, Celâleddin Rumî’nin eserlerini okumaktan hoşlanırmış. Taş basma olarak basılan bu divan (Divan-ı Mahfî) yalnız Farsça şiirlerini ihtiva eder. Halbuki Zibunnisa Türkçe ve Arapça şiirler de yazmış(4). Nasır Ali ismindeki bir şairle irticalen müşa’arede bulunmuş. Bazı şiirleri amcası Daraşukuh’un divanına girmiştir. Daraşukuh gibi nakkaşlık mesleğine lâyıkıyla vakıftı. Hususî ellerde bazı resimleri varmış, bir de kendisinin Kur’an okurken çıkarılan resmi vardır.

Babası ona Delhi’deki sarayında “Arşın Tavus” isimli bir köşk yaptırmıştı. Nefis eserleri orada yazdırmış ve tezyin ettirmişti. Fakat dünya nimetleri onu tatmin etmemiştir. Her sene bir çok fakiri hacca gönderir, bahçe işleri ve sporla meşgul olurdu. İmamî isminde bir sporcu şairi yanından ayırmazdı. Kılıç kullanmakta birinci idi.

2

Zibunnisa’nın Sarayı

Onunla evlenmek isteyenler çoktu, fakat Zibunnisa evlenmek isteyenlerle bizzat konuşmak istiyordu. Bu bakımdan o Çingizlilerden Qaydu Hanım kızı Qutulun’un tam bir benzeri idi. İhtimal Zibunnisa da Qutulun’u tarihten biliyordu, yani onun hakkında Malûmat sahibi idi. Safevi hükûmdarı İkinci Şah Abbas’ın oğlu Mirza Faruk şiirlerini ve resimlerini görerek Zibunnisa’ya âşık olmuştu. Onunla evlenme niyetiyle Delhi’ye geldi. Zibunnisa ile aralarında müşa’are ve münâkaşalar oldu. Fakat kendi kültürünün daha yüksek olduğunu görünce Zibunnisa evlenmeye yanaşmadı. Sonra siyasi işlere ismi karıştığından isyan eden amcası Daraşukuh ile haberleştiği duyulunca babası onu Salimcar kalesine hapsetti. İşte hapsedildiği sarayda yazdığı şiirler onu meşhur kılmıştır.  İsyan hareketleri yatıştırılınca babası Zibunnisa’yı tahliye etti.

Bundan sonra ilimle, sanatla meşgul olarak Lahor’da yaşadı ve 1689’da hastalanarak 50 yaşında vefat etti. Zibunnisa’nın şiirleri dinî içtimalarda, sofuların toplantılarında çok okunurdu ve sofular bu şiirlerden cezbeye gelirlerdi.

“Ben zahir itibariyle bir Leyla’yım, ama batın itibariyle bir Mecnun’um

Yalnız haya ayağımı zincirliyor, çöllere dalamıyorum”

Zibunnisa en çok Hazret-i Peygamber’i sevmiş ve Kâbe’yi ziyaret etmek onun en büyük ideali olmuştur. Fakat bir kadın (prenses) sıfatıyla istediği gibi hareket edemediğinden arzusu olmamamıştır. Onun Hazret-i Peygamber için söylediği “nât” çok güzeldir.”

Zibunnisa Begüm’ün türbesi

Zibunnisa Begüm’ün türbesi

* Kaynak: Zeki Velidi Togan, “Hatıralar”. Notlar başka kaynaklardan alınmıştır.

(1) Diğer hocaları: Hafize Meryem ve Molla Said Eşref Mazandarani’dir. Kaynak: Gouri Srivastava, “The Legend Makers: Some Eminent Muslim Women of India” (s. 35).

(2) Aynı zamanda felsefe eğitimi almıştı; Arapça, Farsça ve Urduca’yı iyi derecede bilirdi ve hattattı.

(3) Bu teşebbüsü babası tarafından engellenmiş ve yarım kalmıştır.

(4) Şah Rüstem Gazi’den edebiyat dersleri almıştır. Kaynak: The Diwan of Zeb-un-Nissa, by Magan Lal and Jessie Duncan Westbrook, [1913], (p. 9).

Bir cevap yazın

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.