Çok boyutlu bir gerçeklikte, insanlar aslında tüm kainatın oluşum zamanı içinde nokta kadar süre de ki, buna bir ömür deniyor, aynı dünyada farklı boyutlarda yaşıyor. Ve içinde bulunduğu gerçekliği değiştiremiyor ancak o gerçek dediği şeye verdiği tüm anlamları her an değiştiriyor. Böylece aslında sürekli kendini bir anlam dünyası olarak inşa ediyor. Ve buna “ben” diyor. Bu süreçte, adına iletişim denilen, ötekilerle kurduğu tüm ilişkiler de gerçeklik üzerinden değil verdiği bu anlamlar üzerinden oluyor.
Çok sevdiğim can dostum var, kıymetlidir yeri, yaşamda o, O’na hakikatin ipiyle baglıdır her “an” ve herkes de bu “gerçeği” bilir sanır. Onun için dürüstlük ve ahlak en temel değerlerdendir. Onun gerçeği dışında bir gerçeği, ona anlatmanın yolu biraz zordur, hatta anlatmaya kalkılsa bu iş için epey bilgi ve fikir sahibi olunmalıdır. Kendi gerçeklerini çok da paylaşmaz çünkü onlar birer enerjidir aslında ve soyuttur anlatılamaz da. İnsan ilişkilerinde de bu anlamda sıkıntılı anlar yaşar, o çok güvenilir ve sözüne sadık biridir. Herzaman gerçeği arar ama anlatamaz çünkü onun gördüğü/bildiği “gerçek” başkalarına çoğu zaman deli saçması gelebilir. Velhasılı herkesin anlam dünyası karmaşık ve komplikedir.
Aklıma bir hikaye geldi tam da bununla ilgili, belki bilirsiniz; hayvanların çıkardığı seslerin önemini nasıl anlayacağını bulan bir adam, bir gün bir köy yolunda yürüyormuş. Anıran bir eşek görmüş ve onun yanında, deli gibi havlayan bir köpek varmış. Biraz daha yaklaştığında, bu iletişimin anlamını çözmüş.
“Ben senden tavşanlar ve kemiklerle ilgili bir şey söylemeni beklerken, sen çimen ve otlardan bahsediyorsun; sıkılıyorum.” demiş köpek.
Adam kendine hakim olamamış. “Oysa kuru ot da, et görevi görür.” deyivermiş.
İki hayvan aynı anda ona dönmüş. Köpek şiddetle havlamış ve eşek hiç düşünmeden tepmiş adamı. Sonra ikisi, tartışmalarına geri dönmüşler.
Biz hepimiz, aynı yerde/dünyada yaşıyor olsak da bu gerçeklik algımız sebebiyle, olaylara, durumlara, insanlara, farklı boyutlardan bakıyoruz ve baktığımız yerden de iletişim kuruyoruz, çoğunlukla da bu yüzden iletişemiyoruz. Oysa asıl iletişim; herkesin kendi gerçeğine baktığı yerde değil, tam bu anda, bu dünyada varoluş içinde gerçekleşiyor. Kimi zaman kâl ile kimi zaman hâl ile ancak her dem özden öze olanı bilen görüyor, kulak ile dinlemenin ötesine geçip gönül ile dinliyor. “an”laşanlara selam olsun.