Bütün diller gibi Türk dili de kendine özgü bir muhakemeyle çalışmaktadır.
Günlük hayatta kullandığımız bazı sözcükler, Türkçede anlam kökü itibariyle zaman içinde bir kavram olarak ele aldığımız ana gövdeye bağlanır. Türkçenin kökten türeyen yapısı gereği, türetilmiş sözcüklerin, anlam kökündeki kavram bütünlüğü içinde değerlendirilmesi daha doğrudur.
Dilimizde birçok sözcüğün fonetik olarak bazı değişikliklere uğradığını görüyoruz.
Önceden belirlenemeyecek bir zaman diliminde sözcüğün değişen ses düzeni, aynı kökten farklı anlam öbekleri oluşmasına sebep olur. Bu süreç, tersinden de çalışmış olabilir. Kültürün çeşitlenmesi, yaşam koşullarındaki değişiklikler gibi sebeplerle sözcüğe yüklenen anlamın da dallanıp budaklandığı görülmektedir. Böylelikle anlam genişlemesinden sapmasına kadar giden bir süreçle dil, bağlı olduğu kültüre özgü bir yol takip eder. O halde denemelerimizde sıklıkla kullandığımız “anlam kökü” ifadesini “anlama kökü” olarak düşünmek de doğru olacaktır.
Esasen seslerin birleştirilmesi yoluyla oluşturduğumuz sözcüklerin, mânâyı kâmilen taşımaya muktedir olamayacaklarını biliyoruz. Ancak sözü edilen anlama dair çağrışımları taşıdıklarını söyleyebiliriz. Sözcükler, bir ses dalgasının (frekansın) üzerine yüklenmiş kodlama aralıklarının sembolleri olarak görülebilir. Bu açıdan dili; “tamamen kişisel olan duyguların, mutabık kalınan bir ses-manâ uyumluluğuyla dışavurumu” olarak tanımlayabiliriz. Bu bağlamda lisan, müzikal bir sanat eseri olarak karşımıza çıkar.
Neresinden bakarsanız bir “tın”dan (nefes) bahsetmekteyiz. Her tını bir “an”lık duygunun olabildiğince akis bulma arzusu olarak beliriyor gibidir. Müzikte görülen ses uyumluluğuna dayalı duygusal bütünlüğün bir benzeri, dil külliyatından da beklenir. Öyleyse dilde de özellikle kavramlar düzeyinde anlam bütünlüğüne yönelik bir ahenkten söz edebilmeliyiz.
Kutadgu Bilig “tın” sözcüğünü bazı yerlerde dinlenmek (KB 3947) konmak (KB 4886) canlılık (KB 5030) ve diğer anlamlarda kullanırken iki kişinin söz ile mutabakat sağlamasını ‘tındı’ olarak ifade eder. (KB 5010) Aynı kaynakta “tın” sözcüğü, çoğunlukla nefes anlamını içermektedir.
tenimdin çıkarda meniñ bu cânım1
şahâdet bile kesgil âhır tınım
Benim bu canım tenden çıkarken,
son nefesimi şehâdet ile al
Her nefeste şahit olduğumuz duygunun anlık dışavurumlarından oluşan bütünlüklü yapıya dil diyebiliriz. Bu tanıma yukardaki beyitten aldığımız cesaretle ulaşıyoruz. Aslında duyguların ses yoluyla aktarımı, tam olarak müziğinde tarifidir. Bu pencereden baktığımızda dil, müzikal bir yapıttır. Dr. Hayri Ataş’ın; “Dil; bir şuur, hissediş ve estetiktir.” ifadesi bizim Türkçe denemelerimizdeki yaklaşımla örtüşmektedir. Buna göre Türkçe, bir bütün olarak bizim en eski türkümüzdür
Kurtulmak-Kurtuluş-Kurtarıcı
İlk bakışta birbiriyle alakasız görünmesine rağmen dikkatli bir gözle incelendiğinde aynı köke bağlı bir sözcük ve ondan türetilen kelimelere odaklanmaya çalışacağız. Türkçemizde ses yapısı kısmen değişse de dil yoluyla şuuraltında devam eden estetik anlayıştan söz edebiliriz. Buna bir örnek olarak kurtulmak sözcüğü üzerinde duracağız.
TDK Büyük Türkçe Sözlükte Kurtulmak2; 1. Tehlikeli veya kötü bir durumu atlatmak. 2. İstenmeyen, sıkıntı veren, hoşlanılmayan, bir kimseden, bir durumdan uzaklaşmak. 3. (-den)Bir şey bulunduğu ve bağlı olduğu yerden ayrılmak. 4. Bağını koparıp kaçmak. 5.me. Doğurmak.
Bugün kurtulmak sözcüğünü, bize eziyet veren olumsuz bir mecburiyetten azat olmak ve benzeri anlamlarda kullanıyoruz. Kurtulmak; fiilen somut bir durumu ifade edebiliyorken sözcüğün kökü zihnimizde soyut, anlamsız bir boşlukta asılı kalmaktadır. Bu nedenle günlük kullanımında karşıladığı sıradan anlamları üzerinde durmayacağız. Biz, üst perdeden yapılan kurtuluş önerilerine odaklanacağız. Çünkü kavramın, yaratıldığı dünya görüşü dikkate alınmadığında yüklendiği anlam da karşılıksız kalıyor.
Kurtuluş çağrıları bilindiği gibi çoğunlukla ideolojiler (siyasiler) ve dinler (din adamları) tarafından sıklıkla kullanılmaktadır.
Kurtulmak, kavram olarak birbirini takip eden iki süreçle tamamlanır:
Önce istenmeyen durumun bertaraf edilmesi, sonrasında bilinen bir limana sığınılması.
Kurtulmak, esasen güvenli bir kutulğu[1] (KB 1096, 1154, 1352, 5278) ile mümkün olabilmektedir. Yani kötü bir durumu atlatabilmek ancak iyi bir duruma kavuşmakla gerçekleşebilecektir. Aksi takdirde bir kötü durumdan diğerine geçilmiş olunacak ve kurtuluş gerçekleşemeyecektir.
Türkçede kelimelerin köklerden türediği dikkate alındığında kurtulmak sözcüğünün kökünün bize kurtuluş hakkında en azından bir ipucu vermesini bekleriz.
Biz de dildeki “kurtuluşu” doğal olarak bu kökte aramaktayız.
Divan-ı Lûgati’t-Türk’te qutuldı maddesi “er emgekten qutuldı / adam sıkıntıdan kurtuldu.”3şeklinde bir açıklamaya tabi tutulur.
Tuncer Gülensoy’un Etimoloji Sözlüğü’nde Kurtar- ‘Bir canı bir felaketten tehlikeden veya zor durumdan uzaklaştırmak’ ET kutgar-, kutar. Kurtgar <*kurtgar- <kut ‘selamet’ + gar ‘bir şeyi diğerine birleştirmek’ TT.:Kurtar-(ıcı/ıcılık/ılma/ıl-/ım/ışma)4 Gülensoy sözlüğü kökten alarak günümüze kadar hangi değişimlerle ulaştığını göstermektedir.
Bir Başka etimoloji sözlüğünde ise Kurtarmak, es. Tr. kutgarmak/kutkarmak’dan kurtarmak. Kut (bk) kökünde saklı anlam…5 şeklinde daha kısa ve anlaşılabilir izaha kavuşturulmuştur.
Gerek Dîvân-ı Lûgâti’t-Türk gerek diğer kökenbilim sözlükleri, kurtulmak sözcüğünün kökünde kut kavramının yattığını göstermektedirler.
Türk tarihinde “Kut ve Töre” kavramları üzerinde çalışmalarıyla bilinen Dr. Sait Başer; “Kut nedir?” sorusunu; “Kut kelimesi, Türkçenin bilinen en eski iki kelimesinden biridir.” diyerek en kısa anlatımla; “İnsandaki Tanrısal öze kut denir.”6 şeklinde cevaplamaktadır. Kutadgu Bilig’de Kut ve Töre adlı eserinde “kutun insandaki asli cevher” oluşuna dikkat çekerek Alman Türkolog G.Doerfer’in; “Kut, insanın bir nevi otonom cevheridir.” ifadesini de ayrıca aktarmaktadır. Dr. Sait Başer aynı eserde kavramı; Kut ana başlığında Kut-Tanrı İlişkileri, Kutun Nitelikleri, Kutun Hikmet ve Hizmetle İlişkisi, Kut Kazanma Sebepleri gibi ara başlıklar altında ayrıntılı olarak ele almıştır. Kitapta Töre; kut kazanmış bireylerin yarattığı sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi prensipler bütününün adı olarak tanımlanır.
Bu açıklamalar ışığında kurtulmak sözcüğünü kavram olarak ele alma ihtiyacı hissetmiyor değiliz. Temel dayanağımız ise kelimenin, hiç şüphesiz kut kökünden türetilmiş olmasıdır. Bu, hem ses uyumluluğu hem de içerdiği anlam bakımından böyledir.
Kut kavramına girmek, yazımızın sınırlarını aşar. Fakat kavram düzeyinde ele aldığımızda kut kazanma sebepleri, aynı anlam köküne bağlı olan kurtulmanın da sebepleridir. Yani kut kazanan kurtulur, şeklinde bir kabulden bahsedebiliriz. Kut kazanma sebeplerine birkaç örnek vermek gerekirse… Baba nasihati tutmak, atayı ve anayı sevmek; temiz, doğru ve dürüst olmak, sadâkat ve vefakârlık, hizmeti severek yapmak, nefsine hâkim olmak; alçakgönüllü, güler yüzlü ve tatlı dilli olmak, iyilik etmek, adaletli olmak, hayâ sahibi ve kanaatkâr olmak.
Temel olarak birey ve toplumun huzur ve refahı için gereken ahlaki unsurlarla donanmak, kut kazanma sebebi olarak görülüyor. Dolayısıyla bir düşmandan veya bir beladan kurtulabilmek ancak kutlu bir yaşama biçimiyle mümkün olabilecektir.
Kut kavramı “sırat-ı müstakim” ibaresinin kastını da ihtiva ederek kurtuluşun doğru istikametle mümkün olabileceğine de dikkat çeker:
kutulğu yérim yok yétürdüm bilig
seniñ rahmetiñ tutsu emdi elig
Sığınacak yerim yok, artık bir şey bilmiyorum
senin rahmetin benim yardımcım olsun.
Kutadgu Bilig, kutulğu sözcüğünü sığınak anlamında kullanır ve ecel karşısında sığınılacak yerin (kurtuluşun) Tanrı’nın rahmetinden başka yer olmadığını ifade eder.
Kurtulmak sözcüğü ile aynı anlam tasavvurundan gelen kurtarıcı kelimesi de kut köküne dikkat kesilmeden ele alındığında özünde bulunan anlamı tam olarak karşılayamayacaktır. Kurtulmak ve kurtuluş sözcüklerinin yeniden daha canlı ve etkin bir çağrışıma kavuşabilmesi gerekmektedir. Bu da ancak Türkçe anlam dünyasındaki kut kavramıyla bu kelimeler arasındaki bağı tekrar hatırlamak ve kurmakla mümkündür. En azından Türkçe düşünce uğraşında olanlar için ufkun biraz daha genişlemesini sağlayacağını söyleyebiliriz.
Kültürümüzün yeniden yorumlanması, hayati bir konudur. Değerlerin sembolik ifadesi olan temel kavramları, yeni bir bakış açısıyla güncellemek zorundayız. Temel değerlerin içeriği, yaşayanlar tarafından bir daha anlaşılmalıdır. Yapay zekâ ve genetik bilimindeki gelişmeler, itikadi bağlamda bile taptaze bakış açılarına ihtiyacımız olduğunu göstermektedir. Dün doğan güneş ile bugün doğan güneşin aynı olduğu düşünülemez. Bakışlar yeni doğan güneşe bakmalı, gözler yenilenmiş ışığı görmelidir. Dil tam da burada devreye girer. Bizim için Türkçenin; içinde taşıdığı sırlara odaklanmak, özellikle düşünce tarihinde boşalttığımız alanları yeniden keşfetmemizi sağlayacaktır. Bu keşifler; zihnin etkinleştirilmesiyle kalmaz, dil yoluyla yenilenen düşünce hayatı da yeniden yorumlar.
Bu yazımızda küçücük örneğini ele aldığımız temel kavramın bir biçimi olan kurtarıcı sözcüğünü ayrıca düşünecek olursak değerlerin unutulmasıyla ortaya çıkan boşluğun, övündüğümüz ya da yerindiğimiz fenomenler tarafından doldurulduğu görülecektir. Oysa tarih bize göstermektedir ki asıl kurtarıcılar ölümlüler değil, hayatımızda karşılığı olan değerlerdir. Kadim varlık algımızın ürettiği değerlerin, yaşamış ve yaşayan temsilcileri olan kişilikler de bu kutlu değerler üzerinden hayatlarını anlamlandırabilmiştir.
Görüldüğü gibi kurtarıcı sözcüğü de kökündeki öze (kut) dönük, dinamik bir yansımasıyla yeniden anlaşılmaya muhtaçtır. İster birey isterse millet olarak eğer bir kurtarıcı arıyorsak “kurtarıcı”nın içimizdeki “Tanrısal öz”den başka bir şey olamayacağını idrak etmemiz gerekiyor.
Öyle anlaşılıyor ki Türkçe kurtulmak sözcüğü, kurtuluş reçetesini kelimenin kökünde bizzat barındırmaktadır.
Agız agızdan kutludur ola ki sözünüz duta
Ben yüz bin kez söylerisem sözüm kulagına girmez7
Kaynaklar
1 – Yusuf Has Hacib – Kutadgu Bilig – Kültür Bakanlığı Yayınları
2 – Şükrü Halûk Akalın (haz.) – Türkçe Sözlük – Türk Dil Kurumu Yayınları
3 – Kaşgarlı Mahmud – Divan-ı Lügati Türk – (2005) Kabalcı Yayınevi
4 – Prof. Dr. Tuncer Gülensoy – Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü – Türk Dil Kurumu Yayınları
5 – İsmet Zeki Eyuboğlu – Türk Dilinin Etimolojisi Sözlüğü – (2017) Say Yayınları
6 – Sait Başer ile Söyleşiler, https://www.youtube.com/watch?v=6GFxxJZux5o
7 – Mustafa Tatcı – Yunus Emre Divanı, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü
8 – Dr. Sait Başer – Kutadgu Bilig’de Kut ve Töre – Trabzon Valiliği Kültür Yayınları
Kısaltmalar: KB Kutadgu Bilig
[1] Sığınak