Buselik Seyri

17909509_10212220205604366_224787284_nHz. Mevlana; “Eğer aşkın yoksa yat uyu, sana uyumak yaraşır.” buyuruyor.

 

Kan, hayat belirtisi… Kanamayan bir kalbi gezdiren gövdenin çektiği ıstırabı; güneşler kalem, gökadalar mürekkep olsa anlatmaya takatleri yetebilir mi?

Marifet diri kalmakta, her gün yeniden doğup yeniden anlamakta

Fahr-i Kainat Efendimiz; “İki günü bir olan ziyandadır.”  buyuruyor.

Aldığımız her nefes, attığımız her adım yeni ve benzersiz bir yaratmayla hayatın yeniden anlamlandırılması, yeniden yorumlanmasını gerekli kılıyor.

Ortaya çıkan mana, özümüzün en taze yüzünün manası.

İnsan değil bir ömür, sonsuza kadar yürür de yol hep kendine çıkmaz mı?

Canın kendine varışı, her vardığında onunla var olduğunu yeniden anlaması…

Bu gidiş-gelişlerin arasındaki feryad ü figana hicran diyor erenler.

Öyle bir ayrılık ki her dokunuşu kalbe atılan bir çizik ve damla damla kan…

Hicran ki hayatın, diriliğin, devinimin kendisi.

 

Yarası ince ince sızlayanın tabibe şikâyetinin adına da dua demişler.

Bahçemizdeki güllerin dikeni kendine batar.

Dua her gönülden başka bir nağmeyle işitilir.

Eller çölde göğe yönelir, Himalaya’da boşluğu kucaklar,

Anadolu’nun elleri “benden içeri” açılır.

Fotondan içeri, nardan içeri yanar avuçlar

kuarktan içeri, nurdan içeri

Ve mürüvveti “dönülmez akşamın ufkunda” arayanın

“Gönlü her yerde buhurdan gibi tüter.”

 

Rahmet-i Rahman’ın sevgisi, kainatın her yerine her an yağmur yağmur yağıyor.

Gönül bir kere ıslanmayagörsün.

İşte, bu nemli kalplerden biri bestekâr Fehmi Tokay’ın buselik makamında feryadı Aman cana beni şad et şarkısı, sevdadan nasibini almış bir gönülde ulaşılan irtifanın ufkunda insanı ne kadar kutlu bir menzilin beklediğinin müjdecisi olan nağmelerle o kadar içli seyrediyor ki insanoğlunun icad ettiği hiçbir müsekkin, ruhu böylesine teskin edemez.

Türk müziğinin zengin repertuarının en nadide eserlerinden biri olan bu şarkı, Müslümanlık anlayışımızın her işte olduğu gibi ibadetimizde de musikimizin ne kadar rafine, ne kadar saf ve pürüzsüz estetiğe ulaştığının kanıtıdır.

Değil mi ki “Bir hadise var can ile canan arasında”  ol sebeple sözleri ve nağmeleriyle şarkı külliyatımız bu serencamın ilahi yükünü taşımaktadır.

Güzin Değişmez hanımefendinin o doyumsuz yorumuyla Fehmi Tokay’ın ruhunun şad olmasını niyaz ederim.

Bu harikulade şarkı öncesinde Yusuf Paşa’nın Segâh peşrev’inin bir teşehhüt miktarı dinlenmesi müstehab olup dil hanesinde tadil-i erkana riayet etmek vaciptir.

 

Aman cânâ beni şâd et
Terahhûm* eyle imdâd et
Dilersen terk-i kast eyle
Bana sen kıyma, azâd et

Firâkınla perişânım.
Sana olsun fedâ, cânım.
Geçip cevr-i sitemden gel,
Mürüvvet eyle, insâf et.
Hayalinle gece gündüz

Dü çeşmim çağlayıp durdu

Benim canım a sultanım

Beni bir sözle dilşad et

 

https://www.youtube.com/watch?v=WgXtr14ppos

 

https://www.youtube.com/watch?v=Nr77jLhy_Gs

 

 

*Terahhüm;  i. (Ar. raḥme“merhamet etmek”ten teraḥḥum) Acıma, merhamet etme

Kubbealtı Lugati

 

Bir cevap yazın

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.