15 Temmuz Hürriyet ve Anayasa Bayramı Olsun!

Haldun Sönmezer15 Temmuz, Türk Milleti’ne darbe yapıp onu kendi çizdikleri kadere mahkûm etmek isteyenlerin zihnine meşum bir tarih olarak geçecek. Türk’e kefen biçmeye kalkan mihraklar,     herhalde bir daha bu tarihi seçmezler. Zira bundan kırk iki yıl önce yine bir 15 Temmuz’da Türk’ün mukadderatına karşı girişilen bir hareket, aradan bir hafta bile geçmeden Türk’ün ezici yumruğunu indirmesiyle son bulmuştu.

Darbeci Nikos Sampson 15 Temmuz 1974’te harekete geçmiş, sabahın ilk ışıklarında Kıbrıs’ta darbe yaparak Makarios’u devirmişti. Hedefi, Enosis’i ilan edip Ada’yı Yunanistan’a bağlamaktı. Türkiye’nin beş gün sonra gerçekleşen müdahalesiyle birlikte hayalleri buhar olup soluğu yurtdışında aldı. Bizim darbecilerse meslektaşları Sampson kadar talihli değiller. Ne girebilecekleri bir delik ne de sinesine sığınabilecekleri bir millet var.

15 Temmuz’a gelince… İşte artık o bu toplumun zihninde darbecilerinkinden farklı anlamlar taşıyor. Bugüne kadar siyasi iktidara karşı gerçekleşen hiçbir darbe, milletimiz tarafından bu kadar hızlı ve net bir şekilde cevaplandırılmamıştı. İlk defa böyle bir teşebbüs,  milli irade kayasına çarptı. Millet gerçekte kendisini hedef alan fakat siyasi iktidar ile darbeciler arasında cereyan eden bilek güreşine sessiz kalır, müdahaleyi sineye çeker, cevabını seçimlere bırakırdı. Durumdan memnun olmadığını hissettirse de eyleme kalkışmaz, tankların üzerine çıkmayı göze almazdı. Darbe ister modern ister post-modern olsun, tavrı hep aynı olurdu. 15 Temmuz’da ise tarih tekerrür etmedi. Bu sefer halk, milli iradenin kesintiye uğramasına göz yummadı. Çünkü artık bunun nihai bir hesaplaşma olduğunu ve ülkenin eskisine göre kaybedecek çok şeyinin olduğunu gördü.

Darbe akşamı yapılan en isabetli iş; Cumhurbaşkanı’nın halkı sokağa çıkmaya, meydanlara inmeye davet etmesiydi. Darbenin seyrini belirleyen de o oldu zaten. Bu gibi durumlarda psikolojik üstünlüğe sahip olan taraf, inisiyatifi ele geçirir. Belki halkın elinde silah yoktu fakat o bizzat silahın kendisiydi. İtirazına karşı durmak zordu. Halkı meydanlara davet, en güçlü silahı ortaya sürüp psikolojik üstünlüğü ele geçirmeye dönük ciddi bir hamleydi. Ve çok geçmeden de etkisini gösterdi. Halk, tankların karşısına çıkıp askerle muhatap olduğu anda darbenin kaderi belli oldu. Karşısında kendi gibi üniformalılardan ziyade sivilleri gören darbeciler, büyük şaşkınlık yaşadılar. Bu sıcak temas anında olaya üstlerinin emriyle katılan erlerin çözülmesi ise rütbelilere göre daha kolay oldu. Emir bile olsa gayrımeşru bir yaptırım ile milli irade arasında sıkışan erler haliyle bocaladılar. Bu bocalama anı ciddi bir zafiyet oluşturarak hükümetin zaman kazanmasına ve inisiyatifi ele almasına fırsat verdi.

Böyle bir şeyin olacağı tahmin bile edilemezdi. Daha önce olduğu gibi halk hadiseleri yine pencereden seyreder sanılıyordu. Tribündeki seyircinin sahaya inebileceği kimin aklına gelirdi? Bu umulmadık gelişme, darbeciler için sonun başlangıcı oldu.

Bazıları Cumhurbaşkanı’nı, zımnen de olsa halk ile darbecileri karşı karşıya getiren tavrından dolayı eleştiriyor. Gerçekte hadisenin bu kadar kısa sürede ve bu kadar az kayıpla bastırılabilmiş olmasının sırrı budur. Halk darbeye seyirci kalsa ve yine geçmişte olduğu gibi darbecilerle iktidarı baş başa bıraksaydı olayların nasıl bir seyir alacağı bilinemezdi.

Gerçek liderlik, gerektiğinde risk alabilmektir. Cumhurbaşkanı’nın en kritik anda risk alabilen bu isabetli tavrı sayesinde Türk Milleti’nin istikbali kurtuldu. Eğer darbeciler başarılı olsalardı sonrasında olacakları düşünmek bile istemiyorum.

Bu darbe teşebbüsü esnasında Erdoğan’ın en önemli özelliği bir kez daha ortaya çıktı: Aynı siyasi ve tarihi gelenekten gelen Abdülhamid, Menderes, Demirel, Özal, Erbakan gibi liderlerin hiçbirisinde olmayan kararlılık, gözü peklik ve risk alma kabiliyeti. Bu özelliğiyle Erdoğan, son iki asırda gelmiş siyasi liderler içerisinde belki ancak İkinci Mahmut ve Atatürk’le kıyaslanabilir.

O gece yaşananlar sayesinde flu gibi görünen birçok şey de netleşti: Sosyal medyada sıkça duyulan; “Menderes’i astınız, Özal’ı zehirlediniz, Erdoğan’ı yedirmeyiz!” sözünün hamasetten ibaret olmadığı anlaşıldı. Halk canı pahasına devletine ve cumhurbaşkanına sahip çıktı. Gencinden yaşlısına insanların gece yarısı sokaklara dökülüp tanklara meydan okuduğu görülünce bu milletin eski millet olmadığı tescillendi. Artık darbecilerin karşısında Menderes idam edilirken gözyaşlarını yüreğine akıtıp susmayı tercih eden bir halk yoktu.

Daha kalkışmanın başladığı dakikalarda bazı yabancı televizyonların; “Türkiye’de darbe oldu.” şeklinde yayın yapıp darbecileri galip göstermeye kalkışmaları ise darbenin yurtdışında tezgâhlandığına işaret etmektedir. Türkiye’nin iç ve dış bağlantıları aynı anda harekete geçip birbirine paralel yürüyen senkronize bir hareketle karşı karşıya olduğu görülmektedir.

Bunlar darbeyle birlikte gözler önüne serilen gerçekler. Bir de hadisenin bundan sonra ortaya çıkacak kaçınılmaz neticeleri var. Akim kalan bu teşebbüsün zamanla şahit olacağımız daha kesin sonuçları olacak.

Öncelikle bundan sonra komuta kademesindeki hiçbir omzu kalabalık, darbeyi aklından bile geçiremeyecek. Milletle karşı karşıya geleceğini bilecek. Bundan böyle başkomutanın işaret vermesi de gerekmiyor. Kalkışma vukuunda kalabalıklar, anında sokaklara dökülecek. O zaman darbeyi kime karşı ve neye dayanarak yapacaksın? Ayrıca günlerden beri devam eden gece nöbeti bunun anlık bir tepki olmadığını da gösteriyor. Meydanları dolduran halk adeta kınından çıkmaya hazır kılıç misali bekliyor.

15 Temmuz toplumsal belleğe geçmiş ve darbe meraklıları için aşılması zor bir eşik oluşturmuştur. Bugün herkes her şeyden anında haberdardır. İletişim imkânlarının bu kadar açık olduğu bir zamanda toplumu bir oldubittiye getirmek artık pek mümkün görünmüyor.

Bundan sonra kanunsuz emirler de daha fazla sorgulanacaktır. Darbeci subayların hırsına kurban olan eratın durumu yürekleri yakmıştır. Artık kimse kanunsuz olduğu açık olan bir emri telaffuz bile edemez. Bu çerçevede “Emrin mütalaası olmaz.” düsturunun dahi tartışılacağını düşünüyorum. Haliyle bu konuda aileler de gardını alacak, kınalı kuzusunu askere gönderen her ebeveyn kanunsuz emirlere karşı dikkatli olması gerektiğini evladının kulağına üfleyecektir.

Artık bundan sonra Türkiye’yi karıştırmaya dönük faaliyetlerde bulunan yabancı istihbarat servisleri darbe yaptırmak maksadıyla kendilerine içimizden devşirilmiş yerli taşeronlar bulamayacaktır. Bütün darbeler bürokratik kadrolar eliyle olur. Bundan böyle Batılı dostlarımız(!) için bürokrasiden adam devşirme dönemi sona ermiştir. Kirli emellerini gerçekleştirmek için yeni kartlar açmak zorundalar. Çünkü herkes ümitle yaşar, ümitlerin tükendiği anda ise yüzünü başka tarafa döner. Milletin vurduğu son tokat, artık bütün ümitleri tüketmiştir. Akim kalan bu son teşebbüs, Türkiye’de iktidar olmanın tek yolunun sandık ve seçimler olduğunu herkese öğretmiştir. En başta da darbeden medet umanlara… “Sandık her şey değil!” diyenler de herhalde bundan sonra o incileri(!) etraflarına bu kadar rahat saçamazlar. Seçimlerde başarı kazanamayacaklarını bilenler tarafından uydurulmuş bu komik argüman, bu saat itibarıyla tarih olmuştur. Bürokrasimiz hızla millileşecek, toprağı bol olsun Paul Henze gibilerin “bizim çocuklar” diye andığı insan müsveddeleri kendilerine devletin zirvesinde yer bulamayacaktır.

Darbecilerin içine yuvarlandığı çukur ve halkın idam çığlıkları atarak onları bir kaşık suda boğmaya hazır hali ortaya çok net bir tablo çıkartmıştır. Bu ülkenin geleceğinde militarizme yer yoktur. 15 Temmuz Türkiye tarihi açısından bir milattır ve ülkemizin yöneleceği istikameti kuvvetle belirleyecektir.

Yıllarca bu ülkede 27 Mayıs bayram olarak kutlandı. Hem de “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” adı altında. Anayasayı lağvedip millet iradesini yok sayanlar, milletin vekillerini Yassıada’ya tıkıp caddelerden tankları geçirenler, bugünü bayram ilân ettiler. Anayasayı ve hürriyetleri çiğneyenler milletin kendilerine vermediği bir yetkiyi gasp ederek böylesine trajikomik bir tasarrufa imza attılar. Hem de anayasa ve hürriyet mefhumlarına sığınarak. Yirmi yıl boyunca bayram olarak kutlanan bu tarih, 12 Eylül’den sonra kabul edilen 1982 Anayasası’nın yürürlüğe girmesiyle birlikte tarih oldu. 12 Eylül diktacılarının belki de tek olumlu icraatı olarak milli hafızadaki yerini aldı. Ama ne yazık ki bu bir milli irade beyanı değildi. Askerin koyduğunu yine asker kaldırmıştı.

27 Mayıs’ta açılmış bir tarih defteri, son yaprağına 15 Temmuz akşamı halkımız tarafından; “Darbelere hayır!” notu düşülerek kapatıldı ve bir daha açılmamak üzere mühürlendi. Halkın vurduğu bu mührü yerinden sökmeye ve o defteri yeniden açıp içine kendi tatmin olmamış ihtiraslarını yazmaya artık bundan sonra kimsenin gücü yetmez.

Bugüne kadar darbeleri millet adına gerçekleştirdiklerini iddia edenler; hukuk, demokrasi, milli irade nutukları çekenler, bu değerlerin tümünün kaynağı olan milleti, bu sefer bizzat karşılarında buldular. O yüzden de darbecilerin millet tarafından tenkil edildiği bu tarih, milli hafızaya kazınması gereken en önemli gündür. Yeni Türkiye’nin kutlaması gereken bir bayramdır.

Bu, bugüne değin ortaya konulmuş en güçlü milli irade beyanıdır. İktidarın bugüne kadar kazandığı seçim zaferlerinin hiçbiri bu kadar yüksek bir değere sahip değildir. 23 Nisan hariç, doksan yıldan beri bayram olarak kutladığımız birçok tarih bile onun sahip olduğu önemi taşımıyor. Ortaya çıkış biçimlerine bakıldığında hiçbirindeki milli irade vurgusu onun kadar güçlü değil.

Halkın tarih yazdığı bu önemli gün bayram ilan edilmeli ve önemine binaen gündüz değil de gece kutlanmalıdır. Halk her yıl 15-16 Temmuz gecesini uyumadan geçirip milli iradenin bayramını kutlamalı ve demokrasiye sahip çıktığını göstermelidir.

Bu millet, yıllar boyunca kendi iradesine kast edenlerin bayram ilân ettiği günü kutlamaya mecbur bırakılmıştır. 27 Mayıs’ın hâk etmediği bu payenin milli iradenin şahlandığı gün olan 15 Temmuz’a verilmesini ve bugünün bayram olarak kutlanmasını teklif ediyorum. Bu tarih “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” olarak kutlanmalıdır. Çünkü o gün bu millet rüştünü ispat etmiş ve anayasayı çiğneyip hürriyet ve iradesine kast edenlere gerekli cevabı vermiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir cevap yazın

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.