Var olduğumuz dünyada hayatlarını sürdüren canlılar, özellikle de hayvanlar ve insanlar, her hal ve hareketlerinde adına bilinç, istek, arzu dediğimiz iradî bir olgunun yönlendirmesi altında gözüküyorlar. Oturmak, kalkmak, yürümek, koşmak; konuşmak, dinlemek, yazmak, çizmek; yemek ve içmek velhasıl aklımıza gelebilecek her türlü hareket, davranış ve eylem bunları yapabilme güç ve isteğinde olabildiğimiz için mümkün olmaktadır. Biz herhangi bir eylemde bulunmayı önce isteriz sonra da vücudumuz bu talebimize itaat eder. Neticede bir madde yığını olan, adına vücut dediğimiz varlığın kendimizden de kaynaklansa, herhangi bir talebin kontrolü ve yönlendirmesi altına girmesi şaşılacak şeydir.
Bu böyle olduğu gibi her istediğimizi de yapamayız. Ancak gene de istemeye devam ederiz. Uçmak isteriz, uçamayız. İnsanlık tarihi; binlerce yıl gerçekleşmesi imkânsız, boş bir hayal olarak değerlendirdiği uçabilme eylemini, son iki asrın içinde fevkalade kudretli ve başarılı ve üstelik de yaygın şekilde gerçekleştirmiştir. Neresinden bakılırsa bakılsın, imkânsızın başarılmasıdır.
Her istediğimizi yapamadığımız halde yapamadıklarımızı yapar hale gelebilmek, “imkân” lehine, “imkânsızlık” aleyhine ciddî bir kazançtır. Ancak bunun “edinilmiş kazanç” olabilmesi için şuurlu, istikrarlı bir sabır, aynı zamanda inanç, aynı zamanda gayret ve azim, aynı zamanda zihnî istidat şart gözükmekte.
Sahip olamadığımıza, sahip olduğumuzda hissettiğimiz mutluluk…
Sahip olamayacağımızdan vazgeçtiğimizde duyduğumuz teslimiyet…
İsteğimizi elde etmek için sonuna kadardan da öte inatla takip etmek…
Tüm bu davranış kalıpları ile imkân ve imkânsızlık arasındaki sınır, kesin olarak ayrılmaktan ziyade, belirsiz olarak kişiden kişiye yeniden tayin edilmektedir. Bu belirleme işinin faili ise kişinin kendisidir.
Gene de her istediğimizi elde edemeyiz. Fakat hayat boyunca görülmüştür ki kazanç hanesine yazılan her türlü edinimin arkasında çalışkanlık yatmaktadır.
Hayatta öyle şeyler vardır ki çok istemiş olsak da onu elde edemeyebiliriz. Örneğin Para ve iktidar. Ama burada bile herkesin hissesine bir şeyler düşer. Öyle şeyler de vardır ki gerçekten ister isek ve gereğini yapar isek genellikle elde ederiz. Örneğin bir şeyi öğrenmeye çalışmak, bilgi sahibi olmak. Sanıyorum bir hadis-i şerif: “İlmi isteyene, parayı istediğime veririm.”
Hayata dair bir müşahede olarak geleneksel söylemde de yerini almış şu ifade hepimize rehber olabilir: Buna âlem-i imkân derler; deme olmaz, olmaz olmaz!