İnsan dünya meçhulüne düşeli beri, bir “alâka varlığı” olarak, hayata tutunma derdindedir. Bütün gayretiyle, melekeleri ve ümitleriyle tutunacak hedeflere bağlanır. O hedeflerde varlığının anlamını bulmak peşinde ömür harcar.
Bazılarımız hedeflerimize ulaşırız, başarırız! Ama canlılık ve varlıkta statükolar izafidir. Gelir geçerler…
Bizim başta kendimiz olmak üzere, etrafımızda o nisbî başarılara ulaşanlarımız olmadı değil. Lakin elde edilen refah veya etiketlerin bir ömrü vardır ve onlar vakitleri dolunca tereddüt etmeden sahneyi boşaltırlar. İşte o zaman her birimizde bir “hüsran” bakıyesi tortulanır…
Adam bakan olmuştur, zengin olmuştur, unvan sahibidir… Düşer! Ama o mevkilerin hasreti yüreğinden çıkmaz ve bir ömür kendisine “vali”, “bakan”, “rektör”… denmesine müştak, kalakalır…
Eğer alakalar o hedefte kilitlenip kalırsa, düştükten sonraki hayatlar artık hüsrandır ve o “elde edilmiş başarı” hücresine ilelebet mahkum kılar o zevâtı…
Liyakatsizlerin hüsranına “adalet” diyelim. Ya liyakatle elde edildiği halde o menzillerde takılı kalan dikkatlerin insanları?
Gene yollarda, gene yalnız!…
***
Aklımıza daima bedelsiz, adsız sansız feragat abideleri gelmeli derim.
Temel ilke olarak nisbetini Hakk’a tahsis edenlere gıbta ederim. Onlar ne bir bedel istediler ne makam… Hakk’ın aguşunda mestane olmak, üzerine çok çok düşünülmesi gereken bir hal! Zaten 20 li yaşlarında canını ortaya koyan birisine hayat nasıl bir “bedel” verebilir ki?
***
Ruhtaki anlamadan başka neyiz!
Bedenlerimiz bile o anlam’ın geçici meskenleri… Ruhun mahiyetinde ateşte yanmaz, suda ıslanmaz bir özellik var. Bu aslî cevheri bağlılık ve alışkanlıklara şartlamak, onun değerine ulaşamamışlıktan başka ne mana taşır?
“İnsan hüsrandadır…” hikmetinden dem almalı…
***
Kendimce derim ki; insan aslî nisbetini ve himmetini Hakk’ta vatan tutmaya tahsis etmeli. Hizmetini halka yapmalı, bütün makamları hizmet mahalli sayarken asla Hakk’a nisbetini unutmamalı!
Ruh Hakk’a nisbetle öyle doymalı, öyle mutmain olmalı ki; bütün bağlanılacak nesnelerin varlıklarını O’nda buldukları idrakiyle, “gayrıdan umudu kesmeli” vesselam!
Ara 13 2014