Bir Acıya/Hisse Yabancılaşma

Nilüfer Özcan DemirÇağdaş toplumlarda kitle iletişim araçları, bir anlamda toplumsallaşma aracı olarak da vazife yapar, insanların dünya görüşlerini, tutum ve davranışlarını etkilemekte ve geri bildirimler ile yeni tutumlar ve davranışlar, yeni rol modelleri oluşturmaktadır. Süreklilik, çeşitlilik ve etkileyicilik açısından televizyon yayınları diğer kitle iletişim araçlarından etkin olduğu kadar insanların haber alma, eğlenme, boş zamanlarını değerlendirme gereksinimlerini de en fazla karşılayan araçtır. Bu araç aynı zaman da kendine yabancılaşmanın da en etkili kaynağıdır. Bu noktada özellikle gündem ve gündemin takip edilmesi yabancılaşma için inanılmaz bir ortam hazırlar. Çünkü güncel olan olaylar bireylerde güvensizlik ve belirsizlik duygusu yaratır. Güncel olayları izleyen bireyler, bu nedenle olayların derinlemesine analizini yapamazlar, onları kuşku ve endişe içinde yüzeysel olarak izlerler, hatta zaman zaman olayların çok sık değişmesi nedeniyle onları takip etmekte zorlanır ve kendilerinden de kuşkuya düşerler ve olayların akışına kendilerini kaptırırlar. Bu arada bireylerin derinlemesine analiz yapmasını ve düşünmesini gerektirmeyen bazı televizyon dizilerinin (özellikle klasik aşk, ihanet, nefret üçlemesinin sıklıkla kullanıldığı TV dizileri) ve çeşitli yarışma programlarının da bireyleri sadece izleyici-seyirci konumuna getirdiği bilinen bir gerçektir. Bu diziler/yarışmalar aracılığıyla izleyici-seyirci yani edilgen duruma sokulan bireyler, örneğin tam akşam yemeği sırasında haberlerde verilen bir vahşet ya da savaş görüntüsünü, tamamen kendilerinden dışsallaştırarak izlemektedirler. Daha belirgin bir örnek üzerinden gidersek izleyiciye kahvaltı haberleri adı altında bir haber programı izlettirilir yıllarca, birey trafik kazası görüntüsü karşısında çay içer umarsızca, yavaş yavaş uzaklaşır kendinden hiç fark etmeden. İçinde yaşadığı dünyaya yabancılaştırılmakta, bir anlamda da yalnızlaştırılmaktadır artık. Dokunmadığı, gözlerini görmediği, sesini duymadığı sadece zihniyle ilişki kurduğu teknolojik aletlerle iletişime geçtiği “öteki” insanlarla yazışır çokça, bu kendine sunulan ortamda, mekanik robotlar gibi yorum yazar, yorum okur içinde hiç bir his oluşmadan, neden bunu yazıyorum, diye sorgulamadan. Sonuçta zihinlerle kurduğu iletişim kişiliklerledir, kişi yoktur, silikleşmiş, soyutlaşmıştır. Böylece bölünür binlerce parçaya hiç fark etmeden. Sonra sonra mı? Birey her türlü acıya ve hisse yabancılaşmıştır ve tüm zihinsel tanımlamaların içine hapsolmuştur artık.

Bir cevap yazın

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.