Müstesna Bir Başa Gelme/ Bana Her şey Ben’i Hatırlatıyor…

Adnan Ovenc“Ölümle birlikte Dasein, bizatihi kendi en zati varlık imkânıyla yüz yüze gelir. Dasein için kendi ölümü, artık -şurada olmama- imkânının olanağıdır. Dasein kendi olma imkânı olarak böylelikle kendisiyle baş başa kaldığında tamamen kendi en zati varlık imkânına atfedilmiş olur.  Kendisiyle baş başa kalan Dasein, başka Dasein’larla olan bütün irtibatlarından arınır. Onun en zati, irtibatsız imkânı, aynı zamanda onun en uç imkânıdır da. Dasein bir varlık imkânı olarak ölüm imkânını asla atlatamaz. Haddizatında ölüm, Dasein-imkânsızlığının imkânıdır. Böylelikle ölümün; en zati, irtibatsız, atlatılamaz imkân olduğu açığa çıkmış olur.” (Varlık ve Zaman, 266)

***

Burada ardı sıra gelecek olan anlamsız işaretlerin, bir biçimde irtibatlandırılmasıyla ö l ü m ele konulacaktır. Şüphe yok ki zihin küreği bu ağır ve kaygan yükü taşır; tedirgin olduğum husus, elin, bu kaygan yük karşısında nasıl bir mukavemet göstereceğidir. Bahse konu olan fenomenin canlı bir olgu olduğu unutulmamalı!

Genelde yaşam karşı(t)lığı olarak kullanılan ölüm, canlı varlıktaki hayati vazifenin sona ermesi olarak ifade edilir. Yaşamın bizzât kendisini ve diğer ben’lerin deneyimlerini yaşayabilen ben’i, tecrübelenen bir şey olarak anlayabilme imkânına rağmen ölüm, başkasının deneyimiyle anlaşılabilecek bir olgu değildir.

Ölümün, başkasının deneyimiyle anlaşılabilecek bir olgu olmadığı vurgulandı.

Ölüm olgusunu ıskalayan her tür varlık algısının bir eksiklik barındıracağı âşikâr. Nasıl ki varlıktaki birlik ve bütünlüğü ölüm olgusundan bağımsız olarak düşünemezsek aynen öyle de kendi bireyselliğimizin bütünlüğünü dahî ölüm olgusundan bağımsız ele alamayız. Aksi halde (evvela) benliğimin ve varlığın v a r o l u ş u n u bir bütün olarak kavrayamam. Bu yüzden, ölüm müstesna bir başa gelmedir.

Doğum ve ölüm arasındaki f a r k ı düşünmeli… Elbette benliğimizi daha yakından tanımak için.

Doğum, doğacak ben’lik tarafından (zaman ve mekân olarak) irade edilebilir/istenilebilir bir imkân değilken ölüm, ölmeyi isteyecek ben’lik tarafından (zaman ve mekân olarak)  irade edilebilir/istenilebilir bir imkândır.

Bu, mühim bir fark. Şunu ifade edebiliriz: Ben’e ait pek çok şey bu farkta aralanabilir.

Şimdi bile iradeye geldik, bizzât ben’e yani.

Doğum ve ölüm arasındaki farkı düşünmeye devam ediyoruz.

Bir yargı:

“S ı r f b e n, ölümü irade ediyor olmaklık imkânının ve ölümle karşılaşma halinin neticesidir.”

S ı r f b e n – irade/isteme ilişiği yönündeki bu yargımız “S ı r f b e n, ölümü irade ediyor olmaklık imkânının ve ölümle karşılaşma halinin neticesidir.” doğumun ‘s ı r f b e n’ olamayacağını zımni olarak ifade etmiş oldu. Öyle ki doğum, bizzât ben’in doğumu, ben’in -zaman ve mekân olarak- istemesinin bir neticesi/imkânı değildir.

Ben, ben’in ihtiyaç hâli (isteme’nin istenilmesi) ile zûhur eder. Önce ihtiyaç (isteme) istenilir, hemen ardından ihtiyaç duyulan-ihtiyaç gören (isteme-istenilen) ilişiği başlar.

Kendi ölümüm olarak v â r o l a n ölüm, bazen gizlenen ve bazen de farklı kostüm ve karakterlerle ortaya çıkan bir tiyatro oyuncusu gibi. Bu böyleyse bu durumun bizi götüreceği sonuç, hep bir v â r o l m a olacaktır.

Olagelen ve olagiden v a r o l u ş

Dönüp dolaşıp yine/yeniden ben’e geldik çünkü bana her şey ben’i hatırlatıyor.

Sözü sakinleştirmeden önce hayatı veya bizzât ölümü ve ben’i bir kez daha önemseyeceğim.

Ben’in görünen (!) tarihi, doğmak ile ölmek arasında. Sırfben’in görünen tarihi ise (ölümü) istemek/irade edebilmek ile ölmek arasında. G ö r ü n ü r d e bile olsa ben ve sırfben’i iki çeşit başlangıç arasına sıkıştırdık.

O halde şimdi?

Şimdi ölümü ele koymanın, onu okşamanın tam zamanı; doğmak ve ölmek arasında, iki çeşit d e v a m arasında.

Bu bir davet aslında. Kelimenin etimolojik anlamıyla dûa. Hususi dünyasının en temel taşı olan ben’i kurtlanmış olanlara, en başta benim ben’ime bir çağrı. Daimi iki çıplaklık arasında soyunabilme cesaretini göstermeye bir imdat. Tereddüdü, hicâbı, korkuyu, teessürü inkâr. Utanmasızlığa övgü. Yalnızsızlığa itiraz. Gaflet suyu ile tenebbüt eden benlikleri red, ölüm suyu ile tenebbüt edecek benliklere özlem. Arınmaya doğru tüm tevazûuyla ölümü tercih ediş. Ve tabii ki burada, şimdide, şimdi bile iki ucun arafında.

Bu yüzden, sırf bu yüzden bana her şey ben’i hatırlatıyor.

 

Bir cevap yazın

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.